top of page

2019 IRONMAN 70.3 Turkey

  • Yazarın fotoğrafı: daddycated
    daddycated
  • 15 Kas 2019
  • 4 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 29 Oca 2020


Geçen yıl Frankfurt’ta yarım kalan hesabımı tamamlamak üzere hemen hemen hiç ara vermeden antrenmanlara devam ediyorum.


Geçen yıl iyi antrenman yaptığımı düşünüyordum. Aslında ilgili yazımda detaylı anlattığım gibi, herşey yolunda gitse idi yarışı zamanında bitirebilirdim. Ve belki 40 derece sıcakta, zor parkurlardan birine sahip bir IRONMAN yarışı için bu bir başarı sayılabilirdi. Özellikle benim gibi, durup dururken triatlon yapmaya kalkan ve ilk triatlon denemesinde Frankfurt gibi bir canavar seçen, şaşkın birisi için. :)


Ama bu tecrübe bana gösterdi ki antrenman yoğunluğum konusunda kendime çok dürüst davranmamışım.


Bu yüzden her üç braşta da kendime daha acımasız davranmam gerektiğine karar verdim.


Yeni yılın antrenman programı daha sert, mesafeler daha uzun.


Rutin işkence seanslarını çağrıştıran sert antrenmanlar motivasyon kaybına yol açmasın diye bu yıl kendime iki ara sınav koyuyorum. İlki IRONMAN 70.3 Türkiye...


Yarış öncesi antrenman verilerime dayanarak belirlediğim, hedef bitirme zamanı, 5 saat, 10 ila 30 dakika aralığında. Her üç braşta da Frankfurt’a göre biraz gelişme kaydettim. Eşim ve küçük ilham kaynağım, oğlumla beraber bir tatil tadında, bu sınavımı vermek için tüm ayarlamaları yapıyorum.


"BİRŞEYİN TERS GİTME İHTİMALİ VAR İSE MUHTEMELEN ÖYLE OLACAKTIR…"


Yarıştan 45 gün önce herşey mükemmel giderken, memleketin içinde bulunduğu kriz dolayısıyla, benim gibi mühendis olan eşim, ansızın işsiz kalıyor. Bütün motivasyonumuz bozuluyor. Eşimin isteği ile tatil planımızı, otel rezervasyonumuzu vs iptal ediyoruz. Ben de bu şartlar altında yarışmak istediğimden emin değilim. Bu süreçte antrenmanlardan düşüyorum. İstanbuldan Antalyaya arabayla veya uçakla gitmek, konaklamak tek başına bile olsanız epey bir masraf. Tek maaş ile kalmışken mantıksız görünüyor.


Ancak yarışa iki hafta kala otobüs ile Cuma gecesi gidip Cumartesi gecesini ucuz bir otelde geçirip Pazar yarıştan sonra otobüs ile dönmek gibi bir fikir geliyor aklıma. Gidişim dönüşüm toplam 500 tl masraf ile bu işi aradan çıkarmaya karar veriyorum.


Bu yarış benim için önemli. Çünkü 42 yaşımdayım bu işi uzun yıllar yapamam ve oğluma ilham olmak için başladığım bir sporda, başarılı olabilmek için bu kadar çalışmışken, bu madalyayı oğlumun koleksiyonuna eklemek zorundayım. Eşim de bu konuya olumlu cevap verdikten sonra tekrar antrenmanlara yükleniyorum ve o hafta sonu son uzun antrenmanımı yapıyorum 90 Km bisiklet, 15 Km koşu. Verdiğim aradan sonra performansımda biraz düşüş var ama artık yapacak birşey yok. Olduğu kadar.


1 Kasım Cuma gecesi Antalya yolundayım. Pek uyuyamadığım rahatsız bir otobüs yolculuğundan sonra, otobüs Belek’e bir buçuk saat gecikme ile 12:30 da varıyor. Benim için yarış orada başlıyor. Bavul ve Bisiklet ile otele ulaşma. Eşyaları bırakıp hayatımın en hızlı bisiklet montajı ve ayarlarını yapmak. Bir gece önceden hazırladığım yüzme, bisiklet ve koşu çantalarımı alarak organizasyonun yapıldığı 3 km mesafedeki otele bisiklet ile gidiş. Kayıt. Koşu çantası teslimi. Bisiklet ve bisiklet çantası teslimi. Derken akşam 17:30 gibi ancak yemek yiyecek vaktim oluyor. Sonrası, ucuz otelime 3 km yürüme. Otelde hafif bir akşam yemeği, duş ve dinlenme.


Çok ideal bir program değil. Ama “Dostum bu IRONMAN. Sızlanmayı kes.” Diyorum kendi kendime.


Nihayet gece zar zor uyuyorum. Ve sabah 05:30 da ayaktayım. Hazırlıklarımı yapıp T1’e doğru yola çıkıyorum.




Bisikletin son ayarları, matara ve jel’lerin hazırlanması lastik basınçlarının kontrolü derken ön lastiğimin sürekli indiğini farkediyorum ve hemen lastik değişimi yapıyorum. Neyse bir felaketin önüne geçtim diye seviniyorum ve wetsuit giyiyorum. Ardından plajdayız.


İlk defa tuzlu suda bir Ironman yüzeceğim. Ve ilk kez wetsuit ile yarışacağım. Yarışan önce suya girme fırsatım olmadı. Maalesef çok bilinmeyenli bir durum. Aksiliklere çok açık… :(


Nitekim suya girişten itibaren ilk 100 m tuzlu su genzimi çok rahatsız ediyor. Çamaşır makinası etkisi de ilave olunca biraz su yutma vs ile yine panik başlıyor. Çok rahatsız ve çalışılanın çok dışında bir yüzme oluyor. Yüzme boyunca birkaç kez bırakma noktasına geliyorum. Ama işte burada olma sebebime geliyoruz. Oğluma aşılamak istediğim mantaliteye;


"İşler gerçekten kötü giderken bile, her zaman bir yol vardır. Sabırlı ol pes etme..."


Kendime “100 m daha yüz eğer hala olmuyorsa bırkırsın” diyorum. Sonra 100 m daha.

4 km serbest yüzebilen birisi olarak belki parkurun üçte birini kurbağalama yüzüyorum. Çok yavaş.


Ama sudan çıkmak o günün en büyük başarısı.

Birkez daha pes etmedim.





Buradan çok büyük bir ders alıyorum. Yarış için mutlaka günler öncesinden orada ol. Yüzme parkurunda mutlaka birkaç antrenman yap.


Antrenman performansımdan 8 dakika yavaş çıkıyorum sudan. Oysa tam tersini umuyordum.


Wetsuit ve wc molası ile T1 biraz uzun sürüyor. Bu da ikinci ders. Çok değerli bir 5 dk kaybediyorum.

Nihayet bisikletteyim. İyi tarafından bakıyorum deniz suyundan bol tuz aldım. Herhalde kramp yaşamam. :)


Kapatabildiğim kadar gecikmeyi kapatacağım. 5'inci km'deyim yol bilgisayarım 35 km/saat gösteriyor. Aerobar üzerinde giderken başımı öne eğmişim farkında değilim. Herhalde boynumu dinlendiriyordum. İnsanların uyarıları ile ilk turunu tamamlayan profesyonel bir atletin dönüşü sırasında ona çarpmaktan son anda kurtuluyorum. Ama aerobar’dan gidona ve frene ulaşana kadar, yolun dışına çıkıyorum. Alçak sayılabilecek bir yerinden kaldırıma hopluyorum ve az ileride zar zor bariyere çarparak durabiliyorum. Saçmalık…


Zincir atmış ve sıkışmış. Biraz uğraş ile tekrar bisikletteyim.


Şansım var ön lastiği yarmadan yada jantı yamultmadan kurtuluyorum bu kazadan. Bu dikkatsizliğim bana muhtemel 8-10 dakikaya patlıyor ama en azından yarışa devam edebiliyorum.


Önemli bir ders daha; Bisiklette asla gözünü yoldan ayırma.…


Sonrasında bisiklet sonuna kadar sorunsuz bir sürüş. Antrenman verilerime göre daha hızlı bir sürüş yapıyorum ama tabi kaybedilen zamanı kapatmaktan çok uzak.



T2 de bu sefer akıllı saat kilitleniyor. :(


Çok aldırmıyorum. Koşuya başlıyorum bir yandan saati kapatıp açmaya çalışıyorum. Ama bir türlü kapanmıyor. Koşu pace’imi tamamen hislerime dayanarak ayarlıyorum. Saat ile mücadelem 6 km sürüyor. Açmayı başarıyorum ama bu sefer GPS bağlanamıyor.


Buradan herkese yazıyorum XİAOMİ tek kelime ile bir çöp. Frankfurt’ta da aynı şey olmuştu. Değiştirmemek hata imiş. Pahalı da olsa GARMIN tavsiye ederim. Xiaomi kesinlikle bu mesafeleri kaldıracak dayanıklılığa sahip değil.


Neyse ! Sonuç olarak ne koştuğumu bilmeden kabaca km başlarında bildiğimiz saate bakarak sürelerimi hesaplamaya çalışarak devam ettim. Suya girerken saate bakmadığım için de ondan da bir türlü emin olamadım. Artık amaç sadece bitirmek olmuştu.


Ne yalan söyleyeyim biraz hevesim kırılmıştı. Koşuda da pek istekli olamadım. Sonradan öğrendiğime göre, koşum 1 saat 55 dk sürmüş. Antrenmanlarda 1saat 40 dk koşuyordum.


Sonuç toplamda 05:52.



Kaybettiğim süreleri hesapladığımda (yüzmeyi saymıyorum), toplamda 28-30 dk kaybetmişim. Bu hedefimin ve performansımın yakın olduğunu gösteriyor. Hedefime göre kötü bir derece çıksa da bence doğru yoldayım.


Belli ki o gün pek şanslı bir günüm değildi. Oysa hava koşulları, deniz, her şey ne kadar da uygundu iyi bir derece yapmak için (yazık oldu). :(


Yüzme benim en dikkatli olmam gereken disiplinmiş. Bu tekrar kanıtlandı. Daha çok ağırlık vermeliyim yüzmeye.


Yaş gurubumda 29. Sırada kalıyorum oysa ilk 10 hedefliyordum.


Umarım bir dahaki sefere oğlumu gururlandıracak, ona ilham olacak bir derece yapabilirim.


Boşuna demiyorlar “This is IRONMAN” insanı paspas ediyor bazen… :(


Yarıştan sonra yemek yiyip tası tarağı toplayıp dönüş için otobüsüme yetişiyorum. Uykusuz bir gece daha beni bekliyor. Ah şu koltuk ara mesafeleri…



Macera devam edecek …

 
 
 

Comments


IMG_7561.JPG

Güçlü kanatlara sahip olanlar, gerektiğinde yalnız uçmaya cesaret edebilenlerdir...

bottom of page