2019 Mainova IRONMAN Europian Championship Farnkfurt
- daddycated
- 20 Ara 2018
- 4 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 29 Oca 2020
İstanbul Maratonunun ardından iki haftalık bir dinlenme sonrası asıl hedef için çalışmalara başladım.
IRONMAN…
Yarış için kaydımı çok önceden yaptırmıştım. Frankfurt’u seçmemin sebebi, yıllar önce iş için almanyada bulunduğum bir dönemde bu etkinliğe rastlayıp adeta büyülenmiş olmam.
Güzel bir Pazar günüydü, ara sıra yapmayı adet edindiğim üzere, o gün de biramı alıp Main nehri kenarında çimenlerin üzerinde yayılıp birşeyler okumak üzere gidiyordum ki o muhteşem atmosferin tam ortasında buldum kendimi. Main nehrine çıkan meydan üzerinde büyük bir kalabalık vardı. Bir yandan DJ’lerin performansı ile güzel müzikler çalıyor, diğer yandan anonslar yapılıyor, her anonstan sonra bir alkış, çığlıklar, tezahüratlar yükseliyordu. Merak içerisinde oraya yaklaştığımda, meydana kurulmuş karşılıklı portatif tribünleri, sahneyi ve bitiş tag’ını gördüm. Bariyerlerle ayrılmış parkurda atletler bitş çizgisine ulaştıklarında isimleri anons ediliyordu ve anonsör “you are an ironman !...” diye bağırdığında alkışlar ve tezahüratlar yükseliyordu. Bu her atlet çizgiyi geçtiğinde tekrarlanıyordu. Seyirciler, gönüllüler, sahne, müzik, kısaca muhteşem bir atmosfer vardı. O gün, Main nehri kenarına gitmek yerine bitiş çizgisi bölgesinde kalıp yarışı izledim. Çocukluğumdan beri spor kanallarını izlemeyi bağımlılık haline getirmiş olduğum için, ironman’in ne olduğunu iyi biliyordum. Yine de canlı olarak bir ironman yarışına şahit olmak farklı bir duyguydu. Atletlerin, cesaret, kararlılık, azim ve mücadelesi beni çok etkilemişti.
Her atletin bitiş çizgisini geçmesi ayrı bir hikaye barındırıyordu içinde. Örneğin, bitiş çizgisine belki birkaç yüz metre kala sakatlık yaşayan bir atlet, sağlık görevlilerinin yardımı ile finişe getirildi ve birkaç adım kala, diskalifiye olduğunu bile bile, ve çektiği acı yüzünden net bir şekilde okunurken bitiş çizgisini yürüyerek geçti. Belli ki, bitiş çizgisini kendi ayakları üzerinde geçmeden revire gitmek istememişti. Tribünler yıkılırcasına alkışlamıştı bu kararlılığı. Böyle bir sahneyi hayatınızda çok sık göremezsiniz.
Sadece birkaç dakika sonra, iki ayağı ampute bir atlet, protez bacakları ile sanki uçar gibi yarışı tamamlamıştı. İnsanlar çılgınca alkışlarken, anonsör “SEN BİR DEMİRADAMSIN” diye bağırıyordu. Gerçekten de öyleydi. Demir iradeli adam. Tıpkı diğerleri gibi.
Tüylerim diken diken olarak bunun gibi onlarca bitiriş sahnesi izledim o akşam. Bazıları hala gözümün önüne gelir düşününce.
Bahsettiğim insanların hiç biri profesyonel atlet bile değillerdi. Ama savaşçılık konusunda onlardan aşağı yanları yoktu. Yarışın 12-14’üncü saatleri arasıydı. Tükenmiş olarak bitiş çizgisini geçerken yüzlerindeki gurur ifadesi anlatılamaz.
Hayatımda bir insanın bu kadar vahşice, bu kadar zorlu, hatta neredeyse imkansız bir hedef koyup gerçekleştirmesine şahit olmamıştım. O gün imkansıza bakış açım değişmişti. Orada onların arasında olmayı istemiştim. Bu isteğim, sonrasında hayatımın normal akışı sırasında unutuldu. Ama o ilham ve duygu ölmemiş olsa gerek ki yıllar sonra, ileride, oğluma da aynı şekilde ilham olabilsin diye, bir IRONMAN yarışına katılmaya karar vermiştim işte. Tam da kendim için uygun bir yarış seçmek üzere, ironman web sitesini incelerken, Frankfurt’un kayıtlarının yeni açılmış olması adeta bir mesaj gibiydi. Sanki beni geri çağırıyordu…
Elbette hayır demek olmazdı…
En populer etkinliklerden biri olduğu için kayıtların, birkaç gün içinde dolduğunu duymuştum. Ben de kısa bir düşünme sonrasında, vakit kaybetmeden kaydımı yaptım.
Hiç triatlon yapmamış biri avrupanın zor triatlonlarından birini yapacaktı. Üstelik 2 saat daha kısa sürede tamalamak zorunda olacaktı. Elbette ürkütücü. Ama çok sevdiğim bir söz var. Der ki “Eğer hayallerin seni ürkütmüyorsa yeterince büyük değillerdir”. O tarihlerden birkaç ay önce ilk maratonumu koşmuştum. Çok kötü bir tecrübeydi. 5 Saat, 40 dakika sürmüştü. 35 ve 40’ıncı kilometreler arasını yürümek zorunda kalmıştım. Son iki kilometreyi koştum ama nasıl koştuğumu hatırlamıyorum. Sonrasında 4 gün doğru düzgün yürüyemedim. Yani hayalim beni yeterince ürkütüyordu. O koşarak tamamlayamadığım maratonun önünden, 4 km yüzecek, sonra da 185 km bisiklete binecektim.
Kendimi denemek için iki maraton daha koşmaya karar verdim. Maraton derecemi 4 saatin altına indirebilirsem bu işi yapabileceğime inanacaktım.
Önceki yazılarımda da anlattığım gibi bu hedeflerimi gerçekleştirmeyi başardım. Yani buraya kadar plana uygun geldik. 2018 İstanbul vodafone maratonunda 4 saat koşmayı başardım.
Ve işte buradayız…
Yarış 30 haziranda. Önümde 7 aylık bir süre var.
Farnkfurt’un çağrısına cevap vermenin bana getirdiği ilave zorluklar olacak. Bir tanesi, bu yarışın cutoff zamanı, diğer tam mesafe ironman yarışlarına göre 2 saat daha kısa (15 Saat). Yani güle oynaya gitmek gibi bir seçenek yok. 15 Saatte tamamlamak zorundayım. Mesela, yüzme bölümü 2 saat 20 dakikada tamamlamalıyım. Üstelik tatlısuda. Bir diğer zorluk ise birkaç dik yokuş barındıran ve 2 tur dönülecek olan, bisiklet parkuru. Eğer mantığımla hareket edecek olsam bisiklet tekniğimin ve tecrübemin çok iyi olmadığını düşünerek, zaman zaman epey rüzgarlı olabildiğini öğrenmeme rağmen, neredeyse bir köprü çıkışı dışında dümdüz bir parkura sahip “Kalmaar” yarışını tercih ederdim.
Ben ise, “hadi dostum !... Ironman yapıyoruz. Yapacaksan adam gibi yap…” dedim kendi kendime.
Son bir aydır bu hedefime yönelik antrenmanlara başladım. Önce uzun araştırmalar ile kendime en uygun antrenman programını seçtim ve kendime uyarladım. 6 gün antrenman, 1 gün dinlenme. Dinlenme Pazartesi (Haftanın en güzel günü Pazartesi oldu artık :)). En zor kısmı, 3 branş olduğu için, 2 gün yüzme, 2 gün bisiklet, 2 gün koşu antrenmanı olması. Maratona hazırlanırken sadece koşu ve fitness antrenmanım vardı. Bir gün kaçırdığımda telafisi kolay oluyordu. Şimdi telafisi yok. Bir şekilde programa uymam gerek. Yine de şu an için hergün farklı bir spor yapmak zevkli. Tabi hazirana yaklaştıkça 3,5 - 4 saatlik koşular, 6-7 saatlik bisiklet antrenmanları o kadar zevkli olmayacaktır. Neyse, o kısmı, o zamana kadar düşünmek istemiyorum.
Şimdi ilk hedefim yüzme bölümünde, nefes tekniğimde düzeltmeler yaparak 4 km yi mümkün olduğu kadar 1 saat 30 dakika civarında tamamlayacak hıza ulaşmak. Antrenmanlara ilk başladığımda, 3 saat 15 dk gibi bir tempom vardı. Şu anda 2 saate yaklaştım. Ama 1 km civarı mesafe yüzüyorum. Bu tempoyu artırmakla kalmayıp aynı zamanda 4 km sürdürebilmem lazım. Hazirana kadar hedefim bu.
Bisiklet antrenmanlarında ise interval çalışmalarla güç kazanmaya çalışıyorum. İlk denememde 130 watt sabit güç ile 1,5 saat pedal çevirebildim. Bu ortalama yaklaşık 28-29 km/saat hıza karşılık gelir. Bisiklet bölümü için 6 Saat gibi bir hedef uygun görünüyor. Tabi yokuşları rüzgarın kafadan esme ihtimali gibi etkenleri düşünerek daha fazla bir güç üretmem gerekeceğini tahmin etmek zor değil. Bunun için Çok çalışmam gerekecek. O gün geldiğinde, şu an yapabildiğimden daha büyük bir hız ile 6 saat dayanabilmeliyim ve sonra hala koşacak iki bacağım olmalı.
Koşu antrenmanlarım ise mevcut durumu korumaya yönelik.

Bir sonraki yazımda antrenman programı da anlaşılır şekilde düzenleyip paylaşacağım.
Şimdilik bu kadar.
Spor ile kalın…
Comments